Merhaba — bu yazıda Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB) kararına itiraz süresinin ne zaman başladığı konusunda hukuki mevzuatta ve uygulamada öne çıkan farklı yaklaşımları, “erkek‑veri/nesnel” perspektifi ile “kadın‑duygusal/toplumsal” perspektifi çerçevesinde değerlendirmek istiyorum. Amacımız konuyu hem teknik hem insanî boyutlarıyla tartışmaya açmak.
HAGB Nedir, Neden Önemli?
Öncelikle HAGB: Mahkûmiyet olmasına rağmen mahkûmiyetin açıklanmasını erteleyen, sanığın belirli bir denetim süresini (örneğin 5 yıl) sorunsuz geçirmesi hâlinde cezanın infaz edilmemesini — dolayısıyla adli sicile hükümlülük yazılmamasını sağlayan bir hukuki düzenlemedir. ([Öden Hukuk][1])
Ancak HAGB’ye itiraz imkânı de vardır; yani kişi “Ben bu kararı kabul etmiyorum” diyebilir. Bu durumda dosya yeniden görülür. ([Av. Sinan Akalın][2])
Burada “itaraz süresi ne zaman başlar?” sorusu kritik — çünkü yanlış hesaplanan süreler, hakkın kaybına yol açabilir. Mevzuatta ve uygulamada ise bu konuda birbiriyle uyumsuzluk gösteren yorumlar var.
Ne Zaman Başladığı Konusunda Temel Görüşler
| Görüş / Kaynak | Süre Başlangıcı |
| ——————————————————————————————————————————————————————————————————————————————— | ————————- |
| 7 gün kuralı — kararda itiraz‑dilekçe süresi 7 gündür. İtiraz süresi, kararın “tefhim” (yüze okunma) ya da “tebliğ” tarihinden itibaren başlar. ([Av. Sinan Akalın][2]) | Tefhim veya tebliğ tarihi |
| 2 hafta / 14 gün yaklaşımı — özellikle kararın yazılı tebliğinden sonra yapılacak başvurular için bu süre belirtiliyor. ([Öden Hukuk][1]) | |
| Yargı reformu sonrası değişiklikler — 1 Haziran 2024 tarihli (ve sonrasında verilen) HAGB kararlarında itiraz değil “istinaf” yolu öne çıktı; bu anlamda sürece dair belirsizlik artmış olabilir. ([SANAL HUKUK – Herkes İçin Adalet][3]) | |
Yani pratikte hem “7‑gün”, hem “2‑hafta” süreleri karşımıza çıkabiliyor. Bu da kafa karıştırıcı. Sebep: farklı kaynaklar, farklı uygulamalar; ayrıca 2024 reformuyla birlikte yasal zeminde değişiklikler.
—
“Erkek / Veri‑Odaklı”: Teknik ve Hukuki Boyut
Bu perspektiften bakarsak:
Bazı uzman kaynaklar, süreyi 7 gün olarak net veriyor. Bu kaynaklara göre itiraz dilekçesi — kararın mahkemede yüze okunması (tefhim) ya da kararın tebliğ edilmesi anından itibaren başlıyor. ([Av. Sinan Akalın][2])
Diğer kaynaklar ise daha esnek davranıyor, 2 hafta / 14 gün öngörüyor; özellikle tebliğ tarihi baz alındığında. ([Öden Hukuk][1])
1 Haziran 2024’ten sonra yasal çerçevede de değişiklik oldu: artık HAGB kararlarına karşı yalnızca itiraz değil, bazı hallerde “istinaf” yoluna başvurulabiliyor. Bu da süre hesaplamasında yeni bir parametre getiriyor. ([SANAL HUKUK – Herkes İçin Adalet][3])
Bu değişiklik, teknik hukuki güvenlik sağlarken — zamanlama hatalarında hak kaybına yol açabilir; özellikle dilekçe hazırlığı, tebliğ takibi, mahkeme içi evrak süreci gibi ayrıntılar dikkate alınmalı.
Bu açıdan, hukukçu, avukat ya da hukukla yakından ilgilenen biri için “süreyi mümkün olan en erken andan — tefhim ya da tebliğden itibaren başlatıp, dilekçeyi vakit geçirmeden sunmak” en güvenli strateji olarak görünür. Veri‑temelli, nesnel bir hesap: 7 gün mü, 14 gün mü tartışılsa da, süre kaçırılmamalı.
—
“Kadın / Duygusal ‑ Toplumsal”: İnsanî ve Toplumsal Boyut
Ama bu mesele yalnızca teknik değil — çünkü bir HAGB kararı, kişinin hayatını, toplumsal algısını, aile bağlarını etkiliyor. Bu perspektiften:
Bir HAGB kararının “itiraz limiti” olarak 7 gün konması, birey için ağır bir baskı — mahkûmiyet ve ceza riskiyle karşı karşıya kalmış bir insanın, duygusal çalkantılar, umut‑korku arasında itiraz dilekçesini yetiştirmesi gerekebilir. Bu stresli durumda ihmal yaşanabilir.
2 haftalık süre veren düzenlemeler — bazı yönlerden bu baskıyı bir nebze hafifletiyor. Zira kişi, duygusal açıdan toparlanmaya, hukuki desteğe başvurmaya, delil hazırlamaya biraz daha zamanı olur. Bu da “adalet”, “savunma hakkı” ve “insana saygı” açısından önemli.
2024 reformuyla gelen “istinaf yolu” imkanı da toplumsal güven duygusunu artırıyor; yani insanlar “tek noktada karar vermeyin, dosyayı yeniden değerlendirin” diyebiliyor. Bu, hukuka güveni ve toplumsal adalet beklentisini besliyor.
Bu perspektiften bakınca, sadece “hukuki süre” değil — “insanın durumu, aile ve toplum üzerindeki etkisi, hayatın akışı, psikolojik yük vs.” eklenince HAGB itiraz süresi yalnızca bir formalite değil, yaşamı doğrudan etkileyen bir hak meselesiğidir.
—
Neden Farklı Yaklaşımlar Var?
Hukuki kaynaklar arasında yeni mevzuat değişiklikleri (2024 reformu gibi) olması; bu da hem eski hem yeni düzen kusurlarını beraberinde getiriyor. ([SANAL HUKUK – Herkes İçin Adalet][3])
Yargı uygulamasında tefhim‑tebliğ vs. farkları — bazı mahkemelerde karar yüze okunuyor, bazı mahkemelerde yazılı tebliğ beklenebiliyor; bu da süreci karmaşıklaştırıyor. ([Av. Fatih Yaşar 0507 051 53 94][4])
Hukuki belgelerde yer alan yorum farkları; kimi hukukçular 7 gün diyor, kimi 14 gün şart koşuyor — bu da avukatların stratejilerine, mahkemenin niteliğine göre değişiyor.
—
Benim Düşüncem — Ve Okuyucuya Sorular
Benim kanaatim: Eğer sizin dosyanızda HAGB kararı verildiyse ve itiraz etmeyi düşünüyorsanız — en güvenli yaklaşım “tefhim ya da tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde itiraz dilekçesini sunmak”. Çünkü bu, bazı kaynaklarda açıkça belirtilmiş ve hak kaybı riskini minimuma indiriyor. Ayrıca 2024 reformuyla gelen “istinaf” hakkı bir avantaj ama o süreç ayrı.
Ama sizce:
Bu kısa süre — adalet arayan biri için yeterli mi?
2 haftalık ek süre, savunma hakkının daha iyi korunması için gerekli değil mi?
Reform sonrası “istinaf yolu” gerçekten hak arayışını kolaylaştırıyor mu — yoksa uygulamada yine zorluk çıkarılır mı?
Siz olsanız bu durumda nasıl davranırdınız?
—
Bu yazı bir tartışma alanı açmak için — sizin görüşlerinizi ve deneyimlerinizi okumak isterim.
[1]: “HAGB Kararına İtiraz ve İstinaf Yolu (AYM Kararı Sonrası 2025)”
[2]: “Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB) Kararına İtiraz Dilekçesi …”
[3]: “7499 Sayılı Kanun Sonrası HAGB Kararlarına İtiraz ve İstinaf Yolu Nasıl …”
[4]: “HAGB Kararına İtiraz Dilekçesi Örneği – Av. Fatih Yaşar”